26 Nisan 2014 Cumartesi

FETH-İ MÜBİN


29 MAYIS 1453 - İSTANBUL'UN FETH-İ


KONSTANTİNİYYE ELBETTE FETH EDİLECEKTİR,
O’NU FETH EDEN KUMANDAN NE GÜZEL KUMANDAN,
O’NUN ASKERİ NE GÜZEL ASKER


,



FETH-İ MÜBİN

İstanbulun fethi bir Cuma günü içinde, Cuma Namazı sonrasında fethin başlayacağının Müslümanlarca ilke olarak kabul edilmektedir. Edirne'den baslayan hareket, 6 Nisan (26 Rebiülevvel) gününe tesadüf eden baska bir Cuma günü, genç hükümdarın, ordusu ile birlikte edâ ettiği (kıldıgı) Cuma Namazı'nı müteakip başlayan kuşatma için, muhasara hareketine başlanılmasını emreden genç hükümdar, maddî kuvvet kadar mânevî kuvvetin de tesirine inaniyordu.
Bu sebeple sultanın etrafında, ulema, mesayıh ve bunların talebelerinden meydana gelen bir halka bulunuyordu. Bunlar, asker arasında gazâ ve cihadın faziletinden bahsederek onları "Feth-i Mübin"e teşvik ediyorlardı.
Onlar, bununla da yetinmeyerek "Feth-i Mübin"in muhakkak oldugunu, Kostantiniyye fethinin Sultan Mehmed tarafından gerçeklestirileceğini askere telkin ediyorlardı. Âlimler, seyhler ve seyyidlerden meydana gelen halkadan bahseden Hoca Sa'duddin Efendi bu konuda su bilgileri vermektedir:
O tarihlerde hayatta olan ve gizli sırları bilenlerden ve kerametleri zahir olan Aksemseddin Hazretleri ile Akbıyık Dede, Islâm askerlerine yüz aklıgı olmak için duaya devam ediyor ve hükümdarın emri geregince otağ yanında yürüyorlardı. Böylece onlar da, dilekleri gerçeklestiren Allah'ın yardımlarını taleb için aynı yola düştüler."
Bizans surları önünde saf tutan Osmanlı ordusunda, piyadeler sağlı sollu ayrılmış, arka ve yanlara süvariler konmusşu. Üç adet büyük hücum fırkası teşkil edilmiş ve 14 bataryalık bir topçu parkı kurulmustu.
Kisa bir zaman içinde muhasara için mevki alan ordu, hazırlıklarını yürütürken Sultan, Bizans Imparatoru'na, Mehmed Paşa'yı, baska bir rivayette de Isfendiyar oglu Ismail bey'i elçi olarak gönderip, şayet teslim olurlarsa, halkın mal ve canlarının güvenlikte bulunacagını, isteyenlerin bütün eşyasıyla birlikte arzuladıkları yere gidebilmekte serbest olacaklarını, aksi takdirde harp hukukunun gerektirdiği şeylerin yapılacagını bildirdi.
Bu teklifin reddedilmesi üzerine, kuşatma hareketine hız verildi. Sahî denilen büyük top, günümüzde Topkapı denilen yerde mevzilendirildi. 12 Nisan'da safakla birlikte topçu bataryalari ateşe başlayarak, surlar bombardımana tutuldu. Bu bombardımanların çok ustalıklı yapıldığı, nokta atışları ile surlardaki muhayyel bir üçgen dövülerek, zedelenen kenarların üzerine, ortasına yapılan top darbeleriyle büyük gedikler açıldığı rivayet edilir.
Bu şekildeki bir bombardıman, Türk topçusunun harp teknigindeki maharetlerini göstermektedir, İşte bu zaferin başlangıcı olmuştur.

Alıntı: İslam ve osmanlı tarihi




Hiç yorum yok :