26 Temmuz 2013 Cuma

ABDEST,NAMAZ ve SAĞLIK


ABDEST 'SAĞLIĞIMIZA NASIL BİR KATKI SAĞLIYOR.?


Abdest esnasında yıkanan organlar tesadufi seçilen organlar değildir. Ağız ve burun vücuda açılan ana kapılardır. Bunların temizliği iç organların hastalıklardan korunması anlamına gelir. El, ayak, yüz, baş, ayak tabanı, parmak araları milyonlarca mikroplara yataklık eden yerlerdir.



1 )Tıbbi kaynaklar ,insan cildi ,ağız ve burnunun ,mikrop ve bakteriler için en verimli yerler olduğunu bildiriyor. İnsan vucudunda açık olan yerlerde yani abdest organlarında 1 cm² de 1-5 milyon arasında sürekli çoğalan mikrop bulunmaktadır. Bunları su ile yıkamak ,vücudu mikroplardan temizlemek demektir. Yapılan deneyler sonucu görülmüştür ki, abdestle bu organlar günde 3 defa yıkandığı zaman, vücut ,mevcut mikropların % 95 ‘inden, beş defa yıkanmasıyla da tamamından temizlenmiş oluyor.

Abdest alırken abdest yerlerini ovarak yıkamak, Hz. Peygamber’in emri ve tavsiyesidir:
- Tıbben sabittirdir ki, kalbe en uzak olan el ve ayaklarda kan dolaşımı daha zayıftır. Abdestle el ve ayakların ovularak yıkanması kan dolaşımını güçlendiriyor. Tansiyonu düşürüp, sıkıntıyı gideriyor. (Dr.Ahmet Şevki, Londra Kraliyet Tıp Merkezi Üyesi )
- İnsanın dış yüzeyinde bulunan bazı noktalar iç organ ve sistemleriyle irtibat halindedir. Bu noktaların çoğu,el ayak ,yüz ve kulakta bulunmaktadır. Bu noktaları ovmak ,iç organların hareketlerinde dengeyi sağlar ve sağlığını korur. Alternatif tıp olan Akapunktur, hacamat (kan aldırma ) ve masaj ile tedavi bu esasa bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
El ve ayakların ovularak yıkanması, vücutta “endrofin” denilen ve morfin maddesi olan salgının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bunun neticesinde de insanın rahatlayıp, öfkesinin dindiği ve stresten kurtulduğu belirtiliyor.

Uluslar Kur’an ve Hadiste İlmi mucizeler Komisyonu’nun tespitlerine göre de :
- Ayakları topuklara kadar ovarak yıkamak bu bölgeden geçen enerji kanallarındaki akımı dengeleyerek ,karaciğer böbrek ,mesane ,mide ve pankreas enerjisini arttırıyor., -Parmak aralarını ovarak yıkamanın baş ağrısının birçok çeşidine iyi geldiği tesbit edilmiş.
-Kulakları tam olarak messetmek ise ,vücuttaki bütün enerji sistemini aktif hale getirir.

2 ) Koruyucu hekimlikte ağız sağlığına çok önem verilmektedir. 1mm. küp salyada 100 milyon civarında mikrop olduğu ifade ediliyor. Dişler arasındaki gıda artıklarıyla beslenen ve çoğalan bu mikroplar, ağız ve dişlere olumsuz etkide bulunuyor. Günde beş defa ve her defasında 3 kere su ile yıkamanın ve misvak ile temizlemenin, ağzı, büyük oranda ,bu mikrop ve zehirlerden kurtardığı tespit edilmiştir. Abdestin sünnetlerinden olan ağzı yıkarken mübalağada bulunmak ise ağız içinde oluşan asidin yumuşamasını sağlamaktadır.

NAMAZ HAREKETLERİNDEKİ MUCİZEVİ YÖNLER

 “ Belki namaz ve dua, bugüne kadar bilinene en büyük enerji kaynağıdır. Doktor olarak, hiçbir ilacın fayda vermediği, doktorların tedavide aciz kaldığı pek çok hastanın, doktorların   ellerini çekip onların yerine namaz ve duanın girmesiyle iyileştiklerini gördüm” Nobel ödülü Dr. Alexy Carlyle: İnsan Denen Meçhul isimli kitabın yazarı  sahibi. 


Allah’ın insan ibadetine ihtiyacı yoktur. Doktorun tavsiye ettiği ilaçlara doktorun değil de hastanın ihtiyaç duyması gibi…Bilimsel araştırmalar ,gün geçtikçe bu ihtiyaçları bir bir ortaya koymaktadır.

Namaz başta olmak üzere ibadetlerin ve Hz. Peygamber(as)’ın sünnetlerinin tatbikinde ,insan sağlığına olan faydaları maalesef ancak batılı bilim adamları tarafından ispatlandıktan sonra ,Müslümanlar tarafından sahipleniliyor ve ilgi odağı haline geliyor.

1 ) Araştırmalar göstermektedir ki ,hareketsizlik ve uzun süreli istirahat kemikleri dumura uğratıyor. Çünkü hareketsizlik, kemiklerdeki yıkım hücrelerinin çalışmasını artırırken inşa hücrelerinin hareketlerini de zayıflatıyor. Günde yaklaşık olarak toplam 2 saat süreyi kaplayan 17 rekat farz namazları ve sünnet namazları günün değişik saatlerinde kılan bir Müslüman için ,hareketsizlik ve uzun süreli istirahatta kalmak mümkün değildir.

Namazdaki hareketler, küçük büyük vucuttaki bütün kemik ve eklemleri harekete geçirmekte bu şekilde kemikler korunup sağlamlaşmaktadır. Bu nedenlede namazına devam eden Müslüman toplumlarda kamburluğun daha az görüldüğü tesbit edilmiştir

Allah Resulu(as) ,vücutta 360 adet eklem ve kemiğin bulunduğunu ( bu sayı bilimsel olarak ancak 1994 yılında kesinleşmiştir. ) ve her kemik için her gün bir sadaka gerektiğini, namazdaki tesbih tekbir ve tahmidin birer sadaka olduğunu ifade eden hadisleri bulunmaktadır.

2 ) Bilindiği gibi bel ağrısı halk arasında yaygın olarak görülen bir rahatsızlıktır. İnsanların % 70 ‘i hayatlarının bazı dönemlerinde bel ağrısı hisettikleri tıbbi araştırmalarla kesinleşmiştir. Yapılan araştırmalarda ,küçük yaşta namaza başlayan insanlarda bel ağrısı vakasının yok denecek kadar az olduğu tesbit edilmiştir. (Nisan 2000 Uluslar arası Çocuk Tıp Kongresi Katar)


(3) Başını günde 80 defa yere koyup secde eden kişinin beynine, kan daha fazla ulaşır. Beynin zar tabakası ,80 defa daha fazla kanla beslenir Bu da beynin daha iyi çalışmasını sağlar. Hafızayı kuvvetlendirip ,düşünme melekesini güçlendirir.

Secdeyi karar alma merkezinin bulunduğu bölge olan alnımızın üzerine yapıyoruz ve beynin yandan görünüşü secde eden bir insanı andırmaktadır. Bütün bunlar tesadüfü olabilir mi ? ?(Bakınız : Namazın Sırları ; Ahmet Altun ,Namazın Sırları s.144 )


4 ) Namaz, ani hareketlerin yol açtığı arızalara karşı güç kazandırıyor. Mesala uzun süre oturduktan sonra ayağa kalkan insanlarda görülen baygınlık ve tansiyon düşmesi gibi arızalar namaz kılanlarda çok daha az görülür.

5 ) Namaz kılmaktaki izometrik hareketler ,midedeki gıdaların karışmasına ,,safranın kolay akmasına ve dolayısıyla safra kesesinde birikinti yapmamasına, pankreastaki enzimlerin kolay boşalmasına yardımcı olmaktadır. Böbreğin ve idrar yollarının iyice hareketinden ,böbrekte taş oluşumunun önlenmesinde ve mesanenin boşalmasına da yardımcı olur.

6) Mısır İskenderiye Üniversitesinden Prof. Dr. Tevfik Avlan ,düzenli ve sünnete uygun namaz kılan kişilerde varis hastalığının nadir görüldüğünü belirtmiştir.

Kainat insana bakıyor,her şey ona hizmet ediyor. Dünya ona bir beşik gibi hazırlanmış ,yeryüzünün en güzel yiyecek, içecek ve giyecekleri onun içindir.

Bunca mükemmelliğin hizmetine verildiği insan fıtraten yaratıcısını arar durumdadır. Amerikada yapılan bilimsel bir araştırmada beyinde ,insanı ,dini inanca sevkeden özel bir bölge keşfedilmiştir. Baş ağrısı çeken hastaları manevi eksersizlerle tedavi etmek isteyen bir grup Amerikalı bilim adamı ,beynin ön tarafında insanı Allah’a imana sevkeden özel bir bölgenin varlığını keşfetmişlerdir. ABD’nin Fledelfia vilayetinde tertiplenen bir konferansta ,bilim adamları , beyin üzerinde yaptıkları çalışmalarda ,kafa derisine yapıştırılan electroencephalogram cihazıyla beynin elektrik faaliyetini ölçüp ,elektrik haritasını çıkardılar. Bu haritada , Allah konusunda ,insanın düşüncesi derinleştikçe ,beynin ön bölgesinde bir sinir şebekesine elektrik yüklendiğini gördüler. Bilim adamlarına göre ,insanın bir dine ve Allah’a inanması bu sinir şebekesinin çalışmasına dayanmaktadır .Bu da beyinde Allaha iman ile ilgili bir özel bölgenin varlığını ortaya koyuyor.

Bir mikroba mağlup olacak kadar aciz olan insan, hayatın zorlukları karşısında, ancak, iman etmeyi özüne yerleştirmiş olan Yaratıcısına ibadet etmekle durabilir. Bu ibadetlerin başında da muhakkak ki NAMAZ gelmektedir.. Sonsuz merhamet sahibi ve kulunu çok seven Allah,kulun huzur ve selameti için namaz kılmasını istemektedir.

"Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin." (Bakara 153 )

Demekki sabır ve namaz her sıkıntı ve musibetin üstesinden gelen ilahi iki emirdir.Bize gösterilen iki kapı.. Bu kapıların açılabilmesi için muhakkak ki önce onları çalmak gerekir... Ne dersiniz?

25 Temmuz 2013 Perşembe

Misvakın Mucizesi

Misvakın Mucizesi


Kudüs Pres ajansının haberine göre   Amerika Chicago Illinois üniversitesi ile Güney Afrika Stilinbush üniversitesi doktorlarının yaptıkları araştırmalarda , misvakın doğal olarak içerdiği antibiyotik maddesinin ,ağzı bir çok hastalıklara karşı koruduğunu tespit etmişlerdir.

Illinois üniversitesi diş ve ağız saşlığı uzmanı Prof .Christine ,misvakta ,mikrop öldürücü 6 bileşimin bulunduğunu ,bu maddelerin ağız temizliği için kullanılan “listirin ” ilacından daha etkili olduğunu söylüyor. Resulullah (as)’ın misvakla ilgili ilmi mucizesi ,ancak 20. asırda tesbit edilebilmiştir. Halbuki Müslümanlar ,misvakı abdest ve namaz sünneti olarak 14 asırdan beri kullanmaktadır.


3 ) Yapılan araştırmalarda ,abdest almayan insanların burunlarında ,başta akciğer olmak üzere ,vücutta birçok hastalıklara yol açan çeşitli mikroplar tespit edilirken ,abdest alanların burunlarında ise bu tür mikropların bulunmadığı anlaşılmıştır. ( İstinşakta mübalağa sünneti hatırlanmalıdır. )


Mikrobun bilinmediği ve mikroskobun bulunmadığı ,temizliğin bir şey ifade etmediği bir yüzyılda Hz. Peygamber (as) ‘ın, bugün tıbben de geçerli olan ,sağlık için ,koruyucu hekimlik adına yapılması gereken şeyleri o gün ,14 asır önce tavsiye etmesi neye bağlanır? Okuma yazması olmayan bir insan bütün bunları nasıl bilebilir ? Ne dersiniz ?... 19. yy.’a kadar yüzünü yıkamayı bilmeyen Avrupa bugün Müslümanlara temizlik dersi veriyor.Müslümanlar ise bugün İslam’ın temizliğe verdiği önemi bilimsel araştırmalar yerine yalnız anlatmakla yetiniyor.


Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine misvak kullanmayı tavsiye etmiştir. Çünkü misvak; Her şeyden önce iyi bir antiseptiktir. Ağız kokusunu giderir. Diş çürümelerini önler.
Diş etlerini güçlendirir. Sürekli kullanımda diş eti kanamalarını bitirir. Balgamı bertaraf eder.

Ağız kuruluğunu önleyerek akıcı konuşmayı sağlar. Misvak yağı eklem ağrılarına karşı faydalıdır.

Misvak tohumu mide kuvvetlendiricidir.Sürekli kullanımda hem sesi hem de cildi güzelleştirme özelliği vardır

Bir sünnet-i seniyyeyi ihya ettiğimiz için amellerimiz de sevaplarımızı artırır

Misvak dişlere olduğu kadar ihtiva ettiği kimyevi maddeler dolayısıyla gözler için'de faydalı bir ağaçtır.



HADİSİ ŞERİF


Uykudan ve namazdan önce muhakkak misvak kullandığını
öğrendiğimiz Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine
misvak ile ilgili tavsiyelerini paylaşalım:

Oruç tutanlar sabahları misvak kullansınlar, akşama doğru kullanmasınlar

Ağızlarınız Kur’an’ın geçtiği yollardır. O yolları misvakla temizleyiniz.
Misvak kullanmak için Cebrail’den (as) o kadar çok telkin aldım ki bu
Ağızlarınız Kur’an’ın geçtiği yollardır. O yolları misvakla temizleyiniz.
Misvak kullanmak için Cebrail’den (as) o kadar çok telkin aldım ki bu mevzuda bir vahiy gönderileceğini zannettim.
Ümmetimi zorlamayacağına inansaydım, onlara her abdest alışlarında  misvak kullanmalarını emrederdim.
Hz. Ayşe validemiz (r.anha) şöyle rivayet eder: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) eve girdiği zaman ilk iş olarak dişlerini misvakla temizlerdi
Çünkü iftarda iki dudağı kurumuş olan kimsenin kurumuş ağzı kıyamet gününde nur olacaktır.

"ZEMZEM"


Zemzemin hayrete düşüren sırrı


Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarına göre dünyanın en sağlıklı sularından olan zemzem suyunun esrarı, günümüz teknolojisindeki tüm araştırmalara rağmen çözülemiyor.
 


Bilim adamları araştırmış "ZEMZEM" suyunun belgeselini yapmış;Dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan tek su zemzemdir.


BİR BARDAĞI BİR KOVA SUYU TEMİZLİYOR


Alman bilim adamı şunları anlatıyor: “Çok acayip bir deney yaptım. Bir damla zemzem suyuna yüz damla normal su karıştırdım. Sonuçta gördüm ki suyun hepsi zemzeme dönüşmüş. Sonra bir damla zemzeme bin damla normal su karıştırdım. Ve yine gördüm ki hepsi zemzeme dönüşmüş. Bunun sebebi nedir, neden? Zemzemde öyle bir enerji var ki başkasını değiştirir ama kendi değişmez.”


ÇAN SESİNDE KARARIYOR KURAN'DA PARLAKLAŞIYOR


Suyun moleküler (kristal) düzeninin değişen frekanslara göre farklılaştığını gören Japon bilim adamı, zemzemin çan sesinde kristallerinin karardığını, Kur'an-ı kerim ve ezan sesinde ise parlaklaştığını ve netleştiğini belirledi. İncelemede her bir kristalin, Kâbe-i muazzamaya benzeyen bir doku oluşturduğu tespit edildi

HURMA YEMENİN FAYDALARI


HURMA YEMENİN FAYDALARI


Doğum sancısı çeken bir hanım: Çektiği sancı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de hafızalardan silinip unutuluverseydim. 

-


Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır.Hurma dalını kendine doğru salla üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin.
Artık ye iç gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan de ki: "Ben Rahman (olan Allah)' a oruç adadım bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."
(Meryem Suresi 23-26) 


 ''KOLAY DOĞUMUN ÇARESİ HURMADIR!....''


Hurma, Kuran-ı Kerimde de adı sıkça geçen kutsal bir meyve. Faydaları o kadar çok ki… Hurmanın, normal hayatta olduğu kadar, hamilelikte de fayda sağlayan bir meyve olduğunu biliyor muydunuz?


* Hamilelik sırasında, alınması gereken folik asit miktarı, iki katına çıkar. Hurma, bol miktarda folik asit içerdiğinden, tüketilmesi faydalı olacaktır.

* Folik asit (B9), vücutta yeni kan hücresi yapımında, vücudun yapı taşı olan amino asitlerin yapımında ve hücrelerin yenilenmesinde önemli görevler üstlenen bir vitamindir.Bu yüzden hamilelikte folik asit alınması çok önemlidir.

* Hurmanın içerdiği demir, kırmızı kan hücrelerinde bulunan, hemoglobin sentezini kontrol eder ve bu da, hamilelikte kansızlığın engellenmesini ve bebeğin gelişimi için hayati önem taşıyan, kandaki alyuvarlar dengesinin, uygun hale gelmesini sağlar.
* Ayrıca, hurma, içeriğinde bulunan,Oksitosin maddesi sayesinde, rahim kaslarının, daha güçlü kasılmasını sağlayarak, doğumun kolay olmasını sağlar.


HURMA'NIN GEBELİKTE FAYDALARINDAN BİRİ DAHA BULUNDU


Mineraller açısından oldukça zengin bir meyve olan hurmanın içerisinde kalsiyum da bulunmaktadır.
Michigan Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma gebelikte kalsiyum alımının çok önemli olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Özellikle kalsiyum bebeğin anne karnında gelişimi ve hamilelik süresince kan kurşun düzeylerinin dengelenmesini sağlar.

2000 yılının Kasım ayı Amerikan Epidemiyoloji dergisinde yayınlanan ve Kuzey Carolina Üniversitesi'nden Dr.Hertz-Picciotto tarafından yapılan bir araştırmada hamilelikleri sırasında yeteri kadar kalsiyum almayan kadınların kanlarında bebeğe zarar verebilecek bazı maddelerin yükseldiğini ortaya koymuştur. Bu maddeler içerinde en önemlisi kurşundur.
Araştırmada kanında kalsiyum düzeyi düşük olan kadınlarda kurşun seviyelerinin yükseldiği gözlemlenmiştir

Vücuttaki kurşunun % 95'i kemiklerde bulunmaktadır. Uzmanlar kanda kurşun yüksekliğinin annenin ileriki dönemlerde kemik erimesi sorunuyla karşılaşabileceği anlamına geldiğini belirtmektedirler. Anne bu nedenle kalp dolaşım ve sinir sisteminde sorunlarla karşılaşabilmektedir.

Yapılan araştırmalar kalsiyumun sadece kandaki kurşun seviyesini dengede tuttuğunu ortaya çıkarmamış aynı zamanda da hamileliğin son dönemlerinde kalsiyum alımının doğum sancılarının daha az hissedilmesini sağladığını ve doğum sonrası kanama riskinin de azaldığını açığa çıkarmıştır.

14 Temmuz 2013 Pazar

ÇÖREK OTU

ÇÖREK OTU

GÜNÜMÜZ BİLİM VE TEKNOLOJİSİ EFENDİMİZ(S.A.V)ÇÖREK OTU

"Size çörek otunu önemle tavsiye ederim. Şüphesiz ki onda ölüm dışında her derde devâ vardır..." Hz. Muhamed (S.a.v)


Âlemlerin Efendisi (s.a.v),

"Şu çörek otunu kullanmaya devam edin, çünkü onda ölümden başka her hastalığa şifa vardır" [1]

"Muhakkak ki kara habbede samdan başka her derde bir şifa vardır. Sam, ölümdür. Kara habbe ise kendisine şuniz denilen çörek otudur" [2]


Hadis-i şerifleriyle çörek otunun önemine 14 asır önce dikkat çekmiş ve günümüz bilimine ışık tutmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), çörek otunu bizzat kendisi kullanmış ve Ashab-ı Kiram'ına da değişik vesilelerle tavsiye etmişlerdir. Hz. Enes (r.a.),

"Allah'ın Elçisi (s.a.v), hastalandığı zaman, bir avuç çörek otu alıp, onu su ve bal ile karıştırıp içerdi" [3]

şeklinde rivayet etmiştir. Yine başka bir Hadis-i Şeriflerinde Resulullah Efendimiz (s.a.v),

Hz. Ali (r.a.) Efendimize "Yâ Alî! Yemeklere çörek otu koy. O da ölüm hâriç her derde devâdır" [4]
 
buyurmuştur. Alemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Peygamber Efendimiz (s.a.v), bütün insanlığı her konuda aydınlatmış ve yol göstermiştir. Çörek otunun insan sağlığı için olan önemini de günümüzdeki bilimsel imkan ve araştırmaların olmadığı bir dönemde belirtmesi ve insanlara tavsiye etmiş olması bunun sadece çok küçük bir örneğidir.

Çörek otu, latincede Nigella sativa olarak bilinen, Akdeniz ülkelerinde, Suudi Arabistan, Afrika ve Asya nın bir bölümünde yetişen bir bitkidir. Çörek otu, içerisinde insan vücudu için gerekli olan protein, karbonhidrat, yağ asitleri, kalsiyum, potasyum, çinko, demir, magnezyum, selenyum, A, B ve C vitaminleri gibi birçok temel besin elamanlarını içermektedir. Ayrıca, bileşiminde bulunan Thymoquinone ve Nigellone maddeleri şu ana kadar tespit edilmiş ve çörek otunun tedavi edici etkilerinden sorumlu olduğu belirlenen maddelerden bazılarıdır.

Çörek otunun değişik hastalıklarda tedavi edici etkileri dünyanın her yerinde bilim adamlarının ilgisini çekmiş ve bu konuyla ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Bu çalışmalardan sadece bazılarını değişik hastalık gruplarını göz önünde bulundurarak anlatmaya çalışacağız. Buna dünyadaki en önemli sağlık sorunlarından birisi olan kanser ve kanser tedavisi ile başlayacağız.


Kanser, dünyanın her yerinde en önemli sağlık sorunlarından birisidir. Amerikan Kanser Cemiyeti'nin (American Cancer Society) resmi yayın organı olan CA: A Cancer Journal for Clinicians dergisinin 2009 yılı Kasım ayında yayınlanan makalede [5], yapılan istatistikler sonucunda 2009 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde 1,5 milyon yeni kanser vakası; 562.340 kanser nedeniyle ölüm, yani başka bir deyişle günde 1500 den fazla ölüm beklendiği ifade edilmektedir.


İNCİRİN FAYDALARI

İNCİRİN FAYDALARI  


İncir ve zeytine and olsun, Tiyn Suresi ; Sure 95, Ayet 1
Cenâb-ı Hak yüce kitabında faydaları çok olduğu için İncir’le yemin etmiştir.

-

Ebi'd-Derdâ'dan naklen şöyle anlatılır; “Peygamber efendimize bir tabak incir hediye edildi, bunun üze­rine Peygamberimiz: "Bir meyuenin cennetten indiğini söyleseydim inciri söyler­dim, çünkü cennet meyvesi çekirdeksizdir. İncirden yiyiniz, zîrâ incir basuru keser ve nigrîs hastalığına fayda verir" şeklinde bir hadis rivayeti vardır. Fakat bu hadisin sabit olduğunda şüpheler vardır.

-


• Taze ve özellikle kuru incirin yenilmesiyle insan bedeninin hücreleri yenilenir. İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir. Sözgelişi, 100 gr. kuru incir yenilirse bedenin günlük gereksinimlerinden kalsiyumun yüzde 17'si, demir ve magnezyumun yüzde 30'u, fosforun yüzde 20'si, B1 vitamininin yüzde 5'i ve Bvitamininin yüzde 4'ü alınmış olur.

• İncir, içerdiği yüksek orandaki liflerle bedene giren kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar.

• Sindirimi kolaylaştıran incirin, bedeni bakterilere karşı koruyan etkileri de vardır.

• İncir içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler:incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Süt içemeyen kişilerin incir yemeleri öğütlenir.

• İncir, içerdiği 'benzaldehit' adlı maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önler, kansere karşı etkili olur.

• Kuru incirden hazırlanan infüzyon, özellikle çocuklarda korkusuzca kullanılabilen etkili bir müshildir: Bunun için iki-üç kuru incir doğranır. Üzerine kaynar su dökülerek 
10-15 dakika demlendirilip bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde 2-3 bardak içilir.

• Körpe incir yapraklarının sütü siğile karşı etkilidir: Bu etkiyi sağlamak için körpe incir yaprağından sızan süt siğile sürülür.

• Körpe incir yapraklarının ezilmesiyle hazırlanan yara lapası, çıbanların olgunlaştırılması ve baş verip delinmesinde etkili olur.

• Kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan dekoksiyon, hemoroit (basur) ve çıbanlara karşı etkilidir: Körpe incir yaprakları, havadar ve güneş görmeyen bir yerde kurutulur. Bu yapraklar parçalanır.
 2-3 tatlı kaşığı kurumuş yaprak bir bardak suda 30 dakika kadar kaynatılır. Böylece hazırlanan dekoksiyonla ıslatılan bez basur memesine sürülür ya da çıbanlara sarılır. Hemoroite karşı bu dekoksiyondan günde 2-3
 bardak içilir


Alıntı: gokhan akmanoglu

 

CEVİZİN FAYDALARI

CEVİZİN FAYDALARI


1. Cevizdeki yüksek orandaki omega-yağ asitleri kalp hastalıklarını, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor. Ceviz tüketimi kandaki kolesterol seviyesini düşürüyor, kalp atışlarında düzensizliği önlüyor.
2. Cevizdeki fitosteroller, kalın bağırsak, göğüs ve prostat kanseri gibi kanser türlerinden korunma sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
3. Ceviz, damarlarda daha az pıhtılaşma özelliği olan kan tipinin üretimine ve iyi kolesterol oranının kötü kolesterol oranına göre artmasına yardım ediyor, kolesterolün damarları tıkama aşamasında önemli bir adım olan şişme ve kızarıklığı azaltabiliyor.

4. Cevizdeki l-arginin kan damarlarının iç tarafının pürüzsüz ve düzgün olmasını sağlayarak kan-damar sisteminin rahatlamasını sağlıyor. Cevizdeki yağ asitlerinin kalp hastalıklarını önleme etkileri var.

5. Beyne benzeyen ceviz, kavrama ve anlamayı geliştiriyor. Asya'da ceviz hala beyin gıdası olarak kabul ediliyor, bu ülkelerde öğrenciler, sınavlardan önce ceviz yiyerek notlarını yükseltebileceklerine inanıyor.

6. Omega-3 yağ oranı düşük çocuklarda daha yüksek hiperaktif olma özelliği, daha fazla öğrenim ve davranış bozuklukları, daha fazla huysuzluk ve uyku düzensizlikleri gözlemleniyor. Ceviz, bu sorunları önleyen omega-bakımından çok zengin.

7. Cevizdeki yağ profili, fitosteroller ve magnezyum, safra taşı oluşumunun önüne geçiyor.

8. Cevizdeki melatonin, beyin bezesi tarafından salgılanan melatoninin insan vücudunun kullanıma hazır formunu içeriyor. Melatonin, gece çalışan ve zaman farkından dolayı uyku düzensizliği çeken kişilerde uyuma rahatsızlıklarını ortadan kaldırabiliyor.

9. Cevizin, antioksidan özelliği dolayısıyla kardiyovasküler ve sinir sistemine zarar veren parkinson ve alzheimer gibi çok kuvvetli hastalıkların gelişimini erteleyebileceği veya azaltabileceği ileri sürülüyor.

10. Ceviz, antioksidan savunmada önemli olan birtakım enzimlerde zorunlu kofaktörler olarak görev yapan manganez ve bakır içeriyor.


Alıntı:sonsuz cemre

 

AYAKTA İÇİLEN SUYUN ZARARI


AYAKTA İÇİLEN SUYUN ZARARI


"Peygamber efendimiz (sav), ayakta su içmeme hususunda da bizi uyarmıştır. bu sözün özüne bakıldığında yine bizim sağlığımız için etkileri çok büyüktür."

Bir hadisde ayakta su içmenin zararına şu şekilde işaret etmiştir:
…“Eğer ayakta su içen kimse midesine verdiği zararı bilseydi içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı” (Abdürrezzak 
10/427 hadis 19588).


Yine aynı konu ile alakalı olarak;

“Sizden biriniz ayakta su içmesin. Her kim unuturda içerse kusmaya çalışsın” buyurmuştur (Müslim eşribe Hadis 116)


Bilimsel olarak açıklaması


İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır. Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak barsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen bir oluk bulunur.
Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek 12 parmak barsağına (duodenum) geçer..

Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar önce midede birikir asitle karışarak mikropları ölür ve sonra 12 parmak
barsağına geçer. Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil birçok insan hastalıklarından korunmuş olur.""


 

BİR MATEMATİK ÖDEVİ ve TEMEL AMCANIN GAYRETİ


Temel fıkrası değil! Gerçek bir mektuptur


Trabzonlu Temel Amca'nın sevgili torunu Eda'ya verilen ödev ile başı derttedir. Eskişehir'e göç eden arkadaşı Niyazi'ye başına gelenleri yazar:

Niyazicuğum. Hani benim küçük torun var ya. Gecen akşam, geturdi ödevini onime koydi. Bi yandan da ağlay. 

Zaten terdlerini hep bağa açar.

Dedi ki; 'Habulari anliyamadum. O yuzden da yapamadum. Yarin ögretmen beni tovecek. 
Dedum ki oğa; Ağlama uşağum, bunun icun ögretmen adam tovmaz. Simdi çozeruk oni.


Ne mümkün Niyazi kardaşum:
Bi tirenlan bi otobus ayni istasyondan kalkmişler. Tiren otobustan uçte bir daha hızli gidiy. Otobus iki yerde onbeşer takga istirahat vermiş. Tiren da bi yerde durmiş, 
20 takga su almiş. Otobus saatte 60 kilometre kidiymiş. Tiren saat sonra kideceğu yere varmiş. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmuş. Oğraştum, oğraştum yapamadum oni.


Uşak ağlayi.

-Derken babasi geldu. O da çozemadu oni. Diyrum oğa ki tamad senun tanidugun tahsilli bi otobus şofori var 
ise soralum oğa, belki o bilur. Yahutta sabah olsun ben uşağu şoferler çemiyedine ködüreyum; olar arasinda belki tiranlan yariş etmiş bi şofor vardur da, bize nasihat verur daa... Ha, biz bi yandan da uşağa tireni tarif ediyruk.
Tiren gormamuş ki.!

-Ne anasi gormiş ne babasi. Ben da bi tek askerlukta Erzurum'dan Sivas'a kidmişudum'da biliyrum, yoksa neredan pilecoğum oni. Neysa kardaşum o gece çok kızdum, oa.


Tiyeceksun ki niye?


"Uşak daha incir agacindan duti ayiramay, mezgiti gosteriyrum hamsi diy. Efendum yumurtanun fabrikada yapilduğuni sanay biz gelduk araba yariştiriyruk. Yani efendi, otobos saatında varsa ne olur, geç varsa ne olur. Gurbetten yolci mi bekliiysun. Eger varacağu saat onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler sağa; otobusun ineceğu zamani.. Bu kadarluk mesele icun sabiyi subyani niye telef edersun daa...
"

-Uşakcuklarda şarki yok, türki yok, oyun yok; Tayamiş oa matamatiğu.


-Ayiptur...

Alıntı:Basından

8 Temmuz 2013 Pazartesi

HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN


ALLAH C.C

    Bismillahirrahmânirrahîm    

“Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. (Kadir, 1-5 )


“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur-an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” ( Bakara, 185)

-

Allah size kolaylık diler; zorluk dilemez.


7 Temmuz 2013 Pazar

HAYAT FELSEFESİ

MUTLAKA HER İNSANIN HAYAT FELSEFESİ OLMALI


ÜSTÜN DÖKMEN
-Güvenmediğin kimseye aleyhine kullanabilecek hiçbir koz verme.
-İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil.
-Kimseye yalvarma.
-Asla dönüp arkana bakma.
-Sır tutmasını bil.

-Kimsenin lafıyla dolduruşa gelme, ama aklının bir köşesinde de tut.

-Bir ilişkiyi kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, iki damla gözyaşı için asla yumuşama.
-Seni sevenlerle kullananları iyi ayırt et.
-Seni dinleyip anlamaya niyetli olmayanlarla tartışma.

-Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme.
-Eğer verdiğin o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme.

-Kendini öven insanlardan kaç.
-Karşındakinin doğruyu söylediğini varsayma.
-Kendine saygını yitirmene neden olacak hiçbir şey yapma.
-Sorunun olduğunda insanlar zaman ayırıp seni dinliyorsa onların öğütleri gözardı etme.

-Göz göre göre su birikintilerine taş atma, mutlaka üzerine sıçrar.

İSTANBUL'UN TRAFİK KURALLARI ve "CANAVAR"

  İSTANBUL'UN TRAFİK KURALLARI  

ve 

CANAVAR

Gelin hep beraber bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Avrupanın ilk 10 populer şehri arasında yerini almış benim aziz İSTANBUL-u'mun  trafiğinde bir seyrü sefer yapalım. Taşı toprağı altın!  Bu şehirde nasıl bir sürücü profili  varmış bir görelim..


CANAVARIN KURAL İHLALLERİ


* Bir canavar güne Bismillah derken, garajdan ya da otoparktan çıkacağı zaman, yapacağı ilk hareket sağa sola bakmadan bodoslama yola fırlamaktır. Nasıl olsa geçen araçlar zınk diye duracaklardır. Sürücüler zaten öyle davranışlara hazırlıklıdır. Çünkü o şahıslar mecbur kalmadıkça kimseye yol vermez, yolu alırlar. Amaç ulaşılacak yere bir an önce varmaktır. Tepki gösteren olursa, hafiften hız düşürerek kaba kuvvet tercihini seçer ve tabi'ki yapılacak şey kavgadır... 

Yeşil ışığın yanmasını asla beklemez. Işıklarda beklerken vitesi boşa almaz. Birinci vitese takar ve bir ayak debriyajda tutarak yüksek bir gürültüyle aracı bağırtır. Yeşil yanmadan geçer. Yeşil ışık birkaç saniye sonra nasıl olsa yanacaktır. 
Işıkta beklerken canavar sizin arkanızda ise daha sarı yanmadan kornaya köküne kadar basar ayrıca sözlü olarak uyarır. Bu uyarı hakaretlide olabilir...


Sinyal vermek delikanlılığa yakışmaz. Durmak istediği zaman veya dönüş yapmak istediği zamanda her yerde şak diye durabilir ya da dönebilirler. Arkadan gelen araçlar bunu altıncı hisleriyle anlaması gerekir.! Hissedemez'lerse arkadan vurarak suçlu duruma düşerler. Hava iyice kararmadan farlar yakılmaz. Gündüz vakti farlarını yakanlar olursa, onlar tarafından anında uyarılırlar. 

Selektör'ü bir çok maksatla kullanırlar; onların eli ayağıdır. Bazen uyarı anlamında. Kızgınlık anında'da küfür, tehdit gibi, sağa çek anlamında;meydan okuma olarak kullanılır.!


* Seyr halinde Canavarlar kural hatası yaptıkları zaman maruz kalan muhatap sürücüye özür yerine dikkatlice gözünün içine bakarak geçer. Öyle'ki,önünden uzaklaşmasına rağmen boynunu Baykuş gibi 90 derece geriye dönük bakarak, yola devam ederler. O bakış! pek masum değildir, durumdan bir vazife çıkarmaya yönelik olmalı...


Birde... ana yola giriş yapmışsın gitmen gereken güzergahın orta yerine kadar ilerlemiş'sin artık geçiş önceliği bende dersin. Birde ne göresin jet hızıyla önünden muz yaparak vın diye biri geçti. Bu araç nereden çıktı diyerek neye uğradığına şaşırırsın.! Korna çalmayıda ihmal etmezler... 
Öyle durumlarda herkes kendi anlayışına, meşrebine uygun korna çalar. Kornanın uzunçalar türü vardır onun ne demek istediğini üç aşağı beş yukarı herkes anlar. Lakin, kesik kesik arada bir uzatmalı çalınanın manasını pek çözmüş değilim. O çok önemli! araştırmak lazım Acaba iyi dilek ve saygılar'mı sunuyor?

*Canavarlara, yardım amaçlı: lastiği inik olabilir, jant kapağı düşmüş olabilir, kapısı açık olabilir veya ileride olabilecek herhangi bir tehlike ile ilgili el işaretiyle sakın ha! uyarıda bulunmayın başınıza iş alırsınız. O'da bir kavga nedenidir. Anında önünüz çevrilir. Siz derdinizi anlatana kadar..!

YÜZSÜS CANAVAR TERÖRÜ


*Canavarlar kesinlikle tek bir hat üzerine yol almazlar. Bir araç sollanacaksa önce arkadan selektör yaparak sıkıştırırlar ve aracın tamponuna değecek kadar yanaşırlar. Böylece o sollanacak kişi derhal niyetini anlar ve kenara çekilir.

Otobana çıktıklarında formula yarışı yaparlar. Bazen bu araçlar 2- 3 olabilir devamlı şerit değiştirerek araçlar arasında kovalamaca oynar terör estirirler... Trafik yoğun ise emniyet şeridini kendilerine tahsis edilen özel bir protokol yolu gibi kullanırlar. Engellemeye çalışan olursa anında gereğini yaparlar. Sirenlerini açmış hızla giden bir ambulans görmesinler hemen arkasına takılırlar. En kısa zamanda varacağı yere ulaşırlar. "Hoş, Ambülansların bazen amaçlarının dışında farklı hizmetler'de verdikleri bilinmektedir."


CANAVARIN TELEFON GÖRÜŞMELERİ


*Canavar, sürücüler otobanda bir bayanla yanak, yanağa 30-km hız ile giderken biraz centilmen olun, korna çalarak rahatsız etmeyin, zaten duymazlar'ya hemen şerit değiştirin; devam edin yolunuza. 
Yoksa! arkasına takılırsanız yolunuz bitmez. La-hav-le çekip arkasından ayrılınız. 
Ayrıca bir kaza yapma riskinden kurtulmuş olursunuz...

Canavarın başka bir davranışı: Önünüzde sebepsiz yere yavaş gidiyor, sağa sola yalpa yapıyorsa arada bir firen ve buna benzer garip hareketler yapıyorsa bilin'ki Telefon görüşmesi yapıyordur.
O halde yapacak tek akıllı davranış sinirlenmeden La-hav-le çekip sabırla arkasından ayrılacaksınız. Zaten şerit değiştirdiğinizde yolun tamamen boş olduğunu göreceksiniz.



CANAVARIN ÇÖP ve GECE TERÖRÜ

*Dikkat edelim, camlarımızı sürekli kapalı tutalım. Atacağı bir çöp, boşalmış bira kutusu, muz portakal kabuğu, sigara paketi veya izmarit hatta bir kusmuk poşetinin es kaza aracınıza girmesini önlemiş olursunuz...

*Canavarlar için istanbul'da hız sınırlaması yoktur. Araç camları açık, sol kol dışarıda mahalle aralarında pati çekip spin atabilirler. Çift susturuculu egzost'u gecenin saat üçünde jet uçağı gibi bağırtırlar. Teypin sesini en son volumu'ne kadar açıp gecenin sessizliğinde uykudaki insanları sadistçe uyandırmazlar'sa o gezintinin keyfini alamazlar...

 

KAMYON CANAVARI

*Ağır vasıtanın yeri sol şerittir. Sadece onlar değil, bütün ticarî araçlar sol şeritten giderler. Küçük ve hafif araçlar onlara her zaman yol vermeli yoksa mecburen vermek zorunda kalırsınız, çünkü dağdan kopmuş bir kayanın olağanüstü bir gürültüyle üstünüze düşeceğini zannedersiniz. Tabii kaçarken dikkat edin kazaya maruz kalmayasınız...

Son zamanlarda hayli yaygınlaşan motor kuryeleri: Bir çoğunda kask olmaksızın, su taşıyan, kebap lahmacun taşıyan, hatta lahmacun yerine ekmek arası uyuşturucu taşıyan, o trafiğin arasında; bazen sağından bazen solundan bir vızırtıyla oradan oraya koşan, bazen bakıyorsun yerde sürünüyor, motor bi tarafa kendisi bir tarafa. Bazen'de bakıyorsun önündeki araca koç gibi vurmuş beş metre havada uçuyor. Allah muhafaza, o görüntülere üzülmemek elde değil... 

'Birileri para kazanmak için,ucuz ücretle çoğunluğu yabancı uyruklu (türkmen)leri çalıştırıp bu tür işleri genelde onlara yaptırmaktalar. Sosyal güvencesi olmayan bu gençlerle baştan sözleşme yapıp imza attırıyorlar.'kaçak işçiyle hangi kurala göre sözleşme yapılıyor orasını bilmiyorum?' Motosikletin hasar gören kısımlarının tazmini'de bunların maaşından kesilir.'


YOL KESEN CANAVAR

*Önünüzde giderken anında durarak karşı yönden gelen araç sürücüsü tanıdığıdır. Yolu kapatarak geyik muhabbeti yapabilirler. Hiç rahatsız etmeyin, ne olur ne olmaz? konu bitince nasıl olsa yola devam edecektir. ya sabır.
Buna benzer yolcu bekleme, yük bekleme, abi şoför yok; ben kullanmasını bilmiyorum, aracım arızalandı gibi bitmeyen yol kesme bahaneleri. Moralı bozmamak lazım.

Aman siz siz olun 99'luk tesbihi yanınıza almayı unutmayın; öyle durumlarda bol bol tesbih çekersiniz. Hem rahatlarsınız, hemde vakti değerlendirmiş olursunuz... La-hav-le vela kuvvete illa billahi la-aliyyül aziymm. 

Bu arada tesbih pratiğini'de geliştirmiş olursunuz.


OTOPARK ve KALDIRIM CANAVARI


* Birde şu park meselesi var. Park yasağı olmayan cadde ve sokaklarda park yapayım dersin. Bazı esnafta yaya kaldırımlarını tapulu malıymış gibi işgal ettiğini görürsün. Mecburen yayalar yol ortasını kullanır. Ayrıca sıra sıra barikat gibi pilastik nesnelerle karşılaşırsın. Tam bir boşluk bulursun hah! buldum dersin, daha yanaşmadan adamın biri bitiverir, sana; üsten aşağı hoyrat hoyrat bakıyor. Gardaş! şimdi mal gelecek, dükkana şöyle bir bakarsın hiç'te faal bir dükkana benzemiyor. Israra hiç gerek yok. 

 O zaman ne yapmak gerekir? inat etmeden "ya sabır de" ikile; nedenmi? geri döndüğünde aracın ya lastiği inmiş ya'da başka bir yerine zarar verilmiş olarak karşılaşabilirsin. Zaten baştan seni kibarca uyarmıştıya. O halde yapacak tek şey kalıyor; bir otopark bulmak. Onunda değneklisi var, değneksizi var, sen değneksizini tercih et. Et'de  (değneksiz) park pek az bulunur. 


O halde mecburen değnekliye aracını anahtarıyla teslim edeceksin. Aracını alır senin bilmediğin bir yere götürür. Yahu arkadaş nereye götürüyorsun benim aracımı diye sakın sorma Allah vekil deyip gideceksin. İşini bitirip geldiğinde tekrar sana teslim ederler. Kazasız hasarsız teslim almışsan eğer duan kabul olmuş demektir. Eğer aracın başına birşey gelmişse işi fazla kurcalamadan yoluna gitmeyi tercih et. Aksi durumda her türlü olaya maruz kalabilirsin... Dedikya... değnekli! Sabır. La-Hav-le  

YAYALAR


Yağmurlu havalarda ıslatan sürücüler
vardır. T
epeden aşağı yıkanmamak için kendi tedbirinizi alın. Mümkünse kaldırımın en sağından yürüyün. Mesafe yakınsa yapacak tek şey şemsiyeyi başınız yerine bacak kısmından yukarı doğru tutarsanız o takdirde kirli sularla yıkanmaktan kurtulmuş olursunuz. Şayet ıslanırsanız sakın ha! çüüş demiyelim, Sabır.

Birde! yaya geçişine yasak olan, otoban ve büyük ana arterlerde, yaya üst geçidinin tam altında geçiş yapanları, refüjlerden cambaz gibi atlayanları görürüz, insanın içi kopuyor... 

Dörtlü yol kavşak noktasında yaya emniyet çizgilerinde yürüme yerine kendi gitmesi gereken yöne doğru gider zaman yetmez yeşil yanınca ortada kalır. Bazıları vardır, trafiğin tam ortasında salına salına yürür, bilinçli olarak ters istikamete bakarak, birde telefon görüşmesi yapıyorsa, işte; sürücünün kahrolduğu andır... genede Sabır.


Hep yayalar hatalı değil'ya! 

Kaldırım. Tamamen yaya yolu olmasına rağmen ben güvendeyim dememeli; bir an evvel işini bitir uzaklaş...
  
Yaya geçidi. Yayaların geçiş üstünlüğü gibi hakları vardır. Ama bu kavramlar canavar için geçerli değildir. Sinğalizasyon sistemine güvenmeyelim, ihtiyatı elden bırakmayalım; o canavarlar çoluk çocuk demeden insanın üzerine sürerler. Allah korusun. Dikkat edelim...

Bu canavar konusu uzadıkça uzar

Yukarda birazda mizah karıştırarak devamla Canavar kelimesini kullandık. Uzaylı canavar, Deniz canavarı, Van gölü canavarı, Tazmanya Canavarı gibi sakın bu hayali canavarlar alınganlık yapmasınlar. Biz onları masum biliriz.   Bizim sorunumuz bu toplumun içindeki gerçek canavarlar hatta çok uzakta aramayalım, yakınımızda hatta kendi içimizdeki canavar. 

*Herkesin yanına bir emniyet görevlisi olamayacağına göre,  Trafik kurallarına vicdani sorumluluk içinde uymak zorundayız hiç olmazsa can, mal ve aile fertlerine karşı sorumluluklarımız olduğunu unutmamalıyız.

*Buda ancak bizi yaratan Yüca ALLAH  ve onun yüce   emirlerine yakışan davranışlar'la mümkündür. Ondan'da yoksun isek, vicdanlar sağır ve duyarsız kalır, ne yazık'ki bu dünyanın  canavarı hiç bir zaman bitmez... 

Şefik Karakelle