26 Temmuz 2013 Cuma

ABDEST,NAMAZ ve SAĞLIK


ABDEST 'SAĞLIĞIMIZA NASIL BİR KATKI SAĞLIYOR.?


Abdest esnasında yıkanan organlar tesadufi seçilen organlar değildir. Ağız ve burun vücuda açılan ana kapılardır. Bunların temizliği iç organların hastalıklardan korunması anlamına gelir. El, ayak, yüz, baş, ayak tabanı, parmak araları milyonlarca mikroplara yataklık eden yerlerdir.



1 )Tıbbi kaynaklar ,insan cildi ,ağız ve burnunun ,mikrop ve bakteriler için en verimli yerler olduğunu bildiriyor. İnsan vucudunda açık olan yerlerde yani abdest organlarında 1 cm² de 1-5 milyon arasında sürekli çoğalan mikrop bulunmaktadır. Bunları su ile yıkamak ,vücudu mikroplardan temizlemek demektir. Yapılan deneyler sonucu görülmüştür ki, abdestle bu organlar günde 3 defa yıkandığı zaman, vücut ,mevcut mikropların % 95 ‘inden, beş defa yıkanmasıyla da tamamından temizlenmiş oluyor.

Abdest alırken abdest yerlerini ovarak yıkamak, Hz. Peygamber’in emri ve tavsiyesidir:
- Tıbben sabittirdir ki, kalbe en uzak olan el ve ayaklarda kan dolaşımı daha zayıftır. Abdestle el ve ayakların ovularak yıkanması kan dolaşımını güçlendiriyor. Tansiyonu düşürüp, sıkıntıyı gideriyor. (Dr.Ahmet Şevki, Londra Kraliyet Tıp Merkezi Üyesi )
- İnsanın dış yüzeyinde bulunan bazı noktalar iç organ ve sistemleriyle irtibat halindedir. Bu noktaların çoğu,el ayak ,yüz ve kulakta bulunmaktadır. Bu noktaları ovmak ,iç organların hareketlerinde dengeyi sağlar ve sağlığını korur. Alternatif tıp olan Akapunktur, hacamat (kan aldırma ) ve masaj ile tedavi bu esasa bağlı olarak ortaya çıkmıştır.
El ve ayakların ovularak yıkanması, vücutta “endrofin” denilen ve morfin maddesi olan salgının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Bunun neticesinde de insanın rahatlayıp, öfkesinin dindiği ve stresten kurtulduğu belirtiliyor.

Uluslar Kur’an ve Hadiste İlmi mucizeler Komisyonu’nun tespitlerine göre de :
- Ayakları topuklara kadar ovarak yıkamak bu bölgeden geçen enerji kanallarındaki akımı dengeleyerek ,karaciğer böbrek ,mesane ,mide ve pankreas enerjisini arttırıyor., -Parmak aralarını ovarak yıkamanın baş ağrısının birçok çeşidine iyi geldiği tesbit edilmiş.
-Kulakları tam olarak messetmek ise ,vücuttaki bütün enerji sistemini aktif hale getirir.

2 ) Koruyucu hekimlikte ağız sağlığına çok önem verilmektedir. 1mm. küp salyada 100 milyon civarında mikrop olduğu ifade ediliyor. Dişler arasındaki gıda artıklarıyla beslenen ve çoğalan bu mikroplar, ağız ve dişlere olumsuz etkide bulunuyor. Günde beş defa ve her defasında 3 kere su ile yıkamanın ve misvak ile temizlemenin, ağzı, büyük oranda ,bu mikrop ve zehirlerden kurtardığı tespit edilmiştir. Abdestin sünnetlerinden olan ağzı yıkarken mübalağada bulunmak ise ağız içinde oluşan asidin yumuşamasını sağlamaktadır.

NAMAZ HAREKETLERİNDEKİ MUCİZEVİ YÖNLER

 “ Belki namaz ve dua, bugüne kadar bilinene en büyük enerji kaynağıdır. Doktor olarak, hiçbir ilacın fayda vermediği, doktorların tedavide aciz kaldığı pek çok hastanın, doktorların   ellerini çekip onların yerine namaz ve duanın girmesiyle iyileştiklerini gördüm” Nobel ödülü Dr. Alexy Carlyle: İnsan Denen Meçhul isimli kitabın yazarı  sahibi. 


Allah’ın insan ibadetine ihtiyacı yoktur. Doktorun tavsiye ettiği ilaçlara doktorun değil de hastanın ihtiyaç duyması gibi…Bilimsel araştırmalar ,gün geçtikçe bu ihtiyaçları bir bir ortaya koymaktadır.

Namaz başta olmak üzere ibadetlerin ve Hz. Peygamber(as)’ın sünnetlerinin tatbikinde ,insan sağlığına olan faydaları maalesef ancak batılı bilim adamları tarafından ispatlandıktan sonra ,Müslümanlar tarafından sahipleniliyor ve ilgi odağı haline geliyor.

1 ) Araştırmalar göstermektedir ki ,hareketsizlik ve uzun süreli istirahat kemikleri dumura uğratıyor. Çünkü hareketsizlik, kemiklerdeki yıkım hücrelerinin çalışmasını artırırken inşa hücrelerinin hareketlerini de zayıflatıyor. Günde yaklaşık olarak toplam 2 saat süreyi kaplayan 17 rekat farz namazları ve sünnet namazları günün değişik saatlerinde kılan bir Müslüman için ,hareketsizlik ve uzun süreli istirahatta kalmak mümkün değildir.

Namazdaki hareketler, küçük büyük vucuttaki bütün kemik ve eklemleri harekete geçirmekte bu şekilde kemikler korunup sağlamlaşmaktadır. Bu nedenlede namazına devam eden Müslüman toplumlarda kamburluğun daha az görüldüğü tesbit edilmiştir

Allah Resulu(as) ,vücutta 360 adet eklem ve kemiğin bulunduğunu ( bu sayı bilimsel olarak ancak 1994 yılında kesinleşmiştir. ) ve her kemik için her gün bir sadaka gerektiğini, namazdaki tesbih tekbir ve tahmidin birer sadaka olduğunu ifade eden hadisleri bulunmaktadır.

2 ) Bilindiği gibi bel ağrısı halk arasında yaygın olarak görülen bir rahatsızlıktır. İnsanların % 70 ‘i hayatlarının bazı dönemlerinde bel ağrısı hisettikleri tıbbi araştırmalarla kesinleşmiştir. Yapılan araştırmalarda ,küçük yaşta namaza başlayan insanlarda bel ağrısı vakasının yok denecek kadar az olduğu tesbit edilmiştir. (Nisan 2000 Uluslar arası Çocuk Tıp Kongresi Katar)


(3) Başını günde 80 defa yere koyup secde eden kişinin beynine, kan daha fazla ulaşır. Beynin zar tabakası ,80 defa daha fazla kanla beslenir Bu da beynin daha iyi çalışmasını sağlar. Hafızayı kuvvetlendirip ,düşünme melekesini güçlendirir.

Secdeyi karar alma merkezinin bulunduğu bölge olan alnımızın üzerine yapıyoruz ve beynin yandan görünüşü secde eden bir insanı andırmaktadır. Bütün bunlar tesadüfü olabilir mi ? ?(Bakınız : Namazın Sırları ; Ahmet Altun ,Namazın Sırları s.144 )


4 ) Namaz, ani hareketlerin yol açtığı arızalara karşı güç kazandırıyor. Mesala uzun süre oturduktan sonra ayağa kalkan insanlarda görülen baygınlık ve tansiyon düşmesi gibi arızalar namaz kılanlarda çok daha az görülür.

5 ) Namaz kılmaktaki izometrik hareketler ,midedeki gıdaların karışmasına ,,safranın kolay akmasına ve dolayısıyla safra kesesinde birikinti yapmamasına, pankreastaki enzimlerin kolay boşalmasına yardımcı olmaktadır. Böbreğin ve idrar yollarının iyice hareketinden ,böbrekte taş oluşumunun önlenmesinde ve mesanenin boşalmasına da yardımcı olur.

6) Mısır İskenderiye Üniversitesinden Prof. Dr. Tevfik Avlan ,düzenli ve sünnete uygun namaz kılan kişilerde varis hastalığının nadir görüldüğünü belirtmiştir.

Kainat insana bakıyor,her şey ona hizmet ediyor. Dünya ona bir beşik gibi hazırlanmış ,yeryüzünün en güzel yiyecek, içecek ve giyecekleri onun içindir.

Bunca mükemmelliğin hizmetine verildiği insan fıtraten yaratıcısını arar durumdadır. Amerikada yapılan bilimsel bir araştırmada beyinde ,insanı ,dini inanca sevkeden özel bir bölge keşfedilmiştir. Baş ağrısı çeken hastaları manevi eksersizlerle tedavi etmek isteyen bir grup Amerikalı bilim adamı ,beynin ön tarafında insanı Allah’a imana sevkeden özel bir bölgenin varlığını keşfetmişlerdir. ABD’nin Fledelfia vilayetinde tertiplenen bir konferansta ,bilim adamları , beyin üzerinde yaptıkları çalışmalarda ,kafa derisine yapıştırılan electroencephalogram cihazıyla beynin elektrik faaliyetini ölçüp ,elektrik haritasını çıkardılar. Bu haritada , Allah konusunda ,insanın düşüncesi derinleştikçe ,beynin ön bölgesinde bir sinir şebekesine elektrik yüklendiğini gördüler. Bilim adamlarına göre ,insanın bir dine ve Allah’a inanması bu sinir şebekesinin çalışmasına dayanmaktadır .Bu da beyinde Allaha iman ile ilgili bir özel bölgenin varlığını ortaya koyuyor.

Bir mikroba mağlup olacak kadar aciz olan insan, hayatın zorlukları karşısında, ancak, iman etmeyi özüne yerleştirmiş olan Yaratıcısına ibadet etmekle durabilir. Bu ibadetlerin başında da muhakkak ki NAMAZ gelmektedir.. Sonsuz merhamet sahibi ve kulunu çok seven Allah,kulun huzur ve selameti için namaz kılmasını istemektedir.

"Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin." (Bakara 153 )

Demekki sabır ve namaz her sıkıntı ve musibetin üstesinden gelen ilahi iki emirdir.Bize gösterilen iki kapı.. Bu kapıların açılabilmesi için muhakkak ki önce onları çalmak gerekir... Ne dersiniz?

Hiç yorum yok :