Ebâ Eyyûb el-Ensârî
EYÜP
İstanbul`un fethiyle anılır adı
Tarihler boyunca hiç unutulmadı
Ensari`den bizlere yadigâr kaldı
Sessizdir, sakindir, huzurludur Eyüp
Her köşesi bir tarih, bir efsanedir
Kalblere nur veren ziyaret-hanedir
Orda dua, orda niyaz halisanedir
Sessizdir, sakindir, huzurludur Eyüp
Mavi Haliç sahilinden gezerek gelin
Mihmandar`ın Türbesi`nde dualar edin
Piyerloti`den bakıp şehri seyredin
Sessizdir, sakindir, huzurludur Eyüp
Nihat İncekara

Ebu Eyyub Halid bin Zeyd el Ensari Hazretleri
Eyüb Sultan hazretlerinin esas ismi, Ebu Eyyub Halid bin Zeyd (el, Ensari) dir. Halkımızın gönlünde Eyüb Sultan olarak taht kurmuştur.
Halid bin Zeyd (r.a) Hazrec kabilesinden ve neccar oğullarındandır. Şeceresi incelendiğinde görüleceği üzere, soyu bir kaç göbek yukarda hem baba hem da ana tarafından Hz. Peygamber'in nesebi ile birleşmektedir. Babasının adı Zeyd, annesinin adı Hind'dir.En son vefat eden sahabilerdendir. Hicretten iki yıl önce Hz. Muhammed'le Akabede görüşmüş ve İslam 'la müşerref olmuştur. Bu açıdan Hz. Halid bin Zeyd, Medineli ilk müslümanlardandır.Hz. Peygamber'in vahiy katipleri arasında yer almıştır.
Hicret esnasında her bir Medineli 'nin muhteşem ve yüce insanı ağırlamak özlemi ve iştiyakı içinde çırpınırken, Hz. Muhammed, devesinin yularını dahiyane bir düşünce ile serbest bırakmış ve kendisini ilahi emre amade kılmıştır. Beklenen dakikaların heyecanlı ateşiyle tüm nefeslerin tutulduğu esnada, Haz. Muhammed'in devesi, Halid bin Zeyd'in evinin önüne çökmüştür. Bu saniyelerde Medine'nin, Arabistan'ın ve dünyanın kaderini değiştirecek tarih yazılmıştır. İki cihan serveri, Halid bin Zeyd hazretlerinin evinde 7–8 ay misafir olmuştur. Böylece Eyyub el-ensari hazretleri, kendinden başka hiçbir müşlümanın ulaşamadığı mihmandarlık mertebesine yükselmiş ve seçkin sahabeler arasında yüksek yerini almıştır.
Ebu Eyyub el-Ensari hazretlerinin hanımı da Hazreç kabilesinden Ümmü Eyyub Fatıma-i hazreciyye olarak anılır. Onun da nesebi birkaç batın yukardan Hz. Muhammed'in soyuyla birleşir.

Emevilerin, Roma İmparatorluğu'nun merkezi olan Konstantiniyye-i Kübra'ya karşı düzenledikleri büyük gazaya katılmış, bu gazada Hicri 668 (bir rivayete göre 672) senesinde şehid olmuştur.
Vasiyeti aynen yerine getirilmiş, yıkandıktan sonra, naaşı bu gün kendi adıyla anılan türbesinin bulunduğu yere defnedilmiştir.
Read more:
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder